Serebral palsinin tanımı
- Serebral palsi, gelişimini tamamlamamış beyindeki (immatür beyin) hasar sonucu ortaya çıkan, nörolojik bir durumdur ve genellikle motor becerilerde bozulma ile kendini gösterir. Beynin gelişim süreci, hamilelikten itibaren doğum ve doğum sonrası ilk yıllara kadar devam ettiği için, serebral palsi bu süreçlerin herhangi bir aşamasında meydana gelen hasar nedeniyle oluşur. Beynin farklı bölgelerindeki hasara bağlı olarak hareket, duruş ve kas kontrolünde sorunlar ortaya çıkar.
- Bu hastalık ilerleyici değildir; yani, beyindeki hasarın boyutu zamanla artmaz. Ancak kas tonusunda değişiklikler, eklem sertlikleri ve postür bozuklukları gibi ikincil sorunların zamanla oluşması olasıdır. Bu nedenle erken tanı ve uygun tedavi, bu durumun olumsuz etkilerini en aza indirmek açısından büyük önem taşır.
- Serebral palsi hastalığı, genellikle doğum öncesi, doğum sırası veya doğumdan kısa bir süre sonra oluşan beyin hasarıyla ilişkilidir. Hamilelik sırasında annenin geçirdiği enfeksiyonlar, doğum travmaları, oksijen yetersizliği veya erken doğum gibi faktörler risk oluşturur. Hasarın şiddeti ve hangi beyin bölgelerinin etkilendiği, semptomların çeşitliliğini belirler. Bu durum, her bireyin farklı şekilde etkilenmesine neden olur. Buna bağlı olarak kişiselleştirilmiş tedavi planı bu hastalıkta çok önemlidir.
- Serebral palsinin multidisipliner bir yaklaşımla ele alınması gerekir. Ortopedi uzmanları, fizik tedavi ve rehabilitasyon ekipleri, nörologlar ve diğer sağlık profesyonelleri birlikte çalışarak, bireyin günlük yaşamını kolaylaştırmaya yönelik çözümler üretir. Bu süreçte aile desteği ve sosyal hizmetlerin de önemli bir yeri vardır.
Serebral palside risk faktörleri nelerdir?
- Serebral palsi ilerleyici olmayan üst motor nöron hastalığıdır. Statik bir ensefalopati hastalığı olarak nitelendiririz. Prematürite, anoksik yaralanmalar, perinatal enfeksiyonlar ve beyin enfeksiyonları en sık risk faktörleridir.
Prematürite ve serebral palsi
- Erken doğum en sık altta yatan risk faktörüdür. Beyin gelişimini tam olarak tamamlamadan doğum gerçekleştiği için serebral palsi riski artmaktadır. Bunun yanı sıra prematüre bebeklerde periventriküler lökomalazi (beyindeki beyaz maddenin zarar görmesi), intraventriküler kanama (beyin kanaması), enfeksiyonlar ve solunum problemleri daha sık görülmektedir. Bu gibi durumlar da beyne hasar verir.
Anoksik yaralanmalar ve serebral palsi
- Beynin oksijensiz kalması serebral palsi hastalığı için bir diğer risk faktörüdür. Doğum öncesi dönemde annenin uyuşturucu, alkol ve yoğun sigara kullanımı bebekte olumsuz etkilere neden olabilmektedir. Bunun yanı sıra doğum esnasındaki bazı durumlar da beynin oksijensiz kalması ile sonuçlanır. Uzamış doğum, bebeğin doğum kanalında sıkışması, göbek kordonunun bebeğin beynine dolanması gibi nedenler bunlardan bir kaçıdır. Son olarak da doğum sonrası kafa travmaları, sepsis gibi ağır enfeksiyonlar, kalp ve solunum problemleri de beynin oksijensiz kalıp hasar görmesine neden olmaktadır.
Perinatal enfeksiyonlar
- Gebelik döneminde geçirilen toksoplazma, rubella, sitomegalovirus ve herpes simpleks gibi enfeksiyonlar serebral palsi için risk oluşturmaktadır.
Beyin enfeksiyonları
- Serebral palsi oluşumu için risk oluşturan diğer bir durum da beyin enfeksiyonlarıdır. Beyinde gelişen enfeksiyona bağlı olarak beyin hücreleri hasar görmekte ve oksijensiz kalmaktadır.
Serebral palsinin bulguları (belirtileri) nelerdir?
Serebral palsi pek çok farklı sistemde kendini gösterebilir. Ortopedik bulguları üzerinde yoğunlaşacak olursak primer olarak anormal kas tonusu, motor kontrol kaybı, denge problemleri ve spastisite (hipotoni veya diskinezi de görülebilir) ön plandadır. Ayrıca kontraktürler, üst ekstremite problemleri, kalça çıkığı, omurga problemleri ve ayak deformiteleri (parmak ucunda yürüme, düz taban ayak gibi) de görülür.
Motor Becerilerde Gecikme
Bebekler, baş kontrolü, dönme, oturma veya yürüme gibi motor becerilerde yaşıtlarına göre geri kalabilir. Örneğin, bir bebek 18 aylıkken yürüyemiyorsa risk faktörleri de göz önüne alınıp serebral palsiden şüphe etmemize neden olur.
Anormal Kas Tonusu
Serebral palsili çocuklarda kas tonusu genellikle anormaldir. Kaslar çok sert (spastisite, spastik serebral palsi) veya çok gevşek (hipotoni) olabilir. Bu durum, hareketlerde zorluklara yol açar.
Koordinasyon ve Denge Problemleri
Koordinasyon eksikliği (ataksi) ve denge sorunları sık görülen belirtilerdir. Bu durum, çocuğun oturma ve yürüme gibi aktivitelerde zorluk yaşamasına neden olur.
Hareketlerde Anormallik
Bazı çocuklarda istemsiz hareketler veya kaslarda titremeler meydana gelir. Bu hareketler özellikle eller, kollar veya bacaklarda belirginleşir.
Vücut Duruşunda Bozukluklar
Skolyoz veya pelvis asimetrisi gibi duruş problemleri görülebilir. Vücudun bir tarafını diğerine göre daha fazla kullanma eğilimi (örneğin, bir eli sürekli diğerine tercih etme) erken dönemde fark edilebilir.
Beslenme ve Yutma Güçlüğü
Serebral palsili bazı çocuklarda yutma güçlüğü veya ağız koordinasyonu problemleri nedeniyle beslenme sorunları yaşanır. Bu durum kilo alımını ve büyümeyi etkiler.
Konuşma ve Dil Gelişiminde Gerilik
Beyindeki motor kontrol eksikliği nedeniyle konuşma kaslarını etkileyen durumlar görülebilir. Çocuklar kelimeleri düzgün bir şekilde söyleyemeyebilir veya konuşma becerilerinde gecikme yaşayabilir.
Nöbetler (epilepsi)
Serebral palsili bireylerin bir kısmında epileptik nöbetler meydana gelir. Bu durum, beynin hasarlı bölgelerindeki anormal elektriksel aktivitelerden kaynaklanır.
Görme ve İşitme Problemleri
Görme keskinliğinde azalma, şaşılık veya işitme kaybı gibi duyusal sorunlar serebral palsili çocuklarda olasıdır.
Zihinsel Yetersizlik veya Öğrenme Güçlükleri
Her serebral palsili çocukta olmasa da, bazı bireylerde zihinsel engeller veya öğrenme güçlükleri ortaya çıkar. Bunun şiddeti beynin etkilenen bölgesine bağlıdır.
Serebral Palsi Sınıflandırması
Serebral palsi hastalığını, beynin hasar gördüğü bölge ve bu hasarın vücuda yansıyan etkilerine göre çeşitli şekillerde sınıflandırırız. Bu sınıflandırmalar, hastalığın etkilerini daha iyi anlamamızı ve tedavi sürecini kişiselleştirmemizi sağlar. Genel olarak, serebral palsiyi fizyolojik ve anatomik olmak üzere iki ana kategoride sınıflandırırız.
1. Fizyolojik Sınıflandırma
Bu sınıflandırma, beynin etkilediği motor kontrol türüne göre yapılır. Fizyolojik sınıflandırmada serebral palsi alt grupları şunlardır:
- Spastik Tip:Kaslarda sertlik ve hareketlerde sınırlılık ile karakterizedir. Serebral palsi vakalarının yaklaşık %70-80’ini oluşturur. Spastisite, beynin motor korteksinin veya kortikospinal yolun hasar görmesi nedeniyle oluşur.
- Atetoid/Diskinetik Tip:İstem dışı, yavaş ve kıvrılma tarzı hareketlerle kendini gösterir. Kas tonusu değişken olur. Bu tip genellikle beynin bazal ganglionlarındaki hasarla ilişkilidir.
- Ataksik Tip:Denge ve koordinasyon problemleri ön plandadır. Yürürken dengesizlik veya titreme gibi belirtiler meydana gelir. Beyinciğin etkilenmesi sonucu ortaya çıkar.
- Hipotonik Tip:Kas tonusu oldukça düşüktür. Bebeklik döneminde belirgin bir gevşeklik ortaya çıkar. Ancak, ilerleyen dönemde kas tonusu artabilir ve başka bir fizyolojik tipe dönüşebilir.
- Miks Tip:Birden fazla motor kontrol bozukluğunun bir arada görüldüğü durumdur. Örneğin, hem spastisite hem de diskinezi belirtileri aynı anda bulunabilir.
2. Anatomik Sınıflandırma
Bu sınıflandırma, tutulumun vücutta hangi bölgelerde olduğuna odaklanır ve daha çok klinik gözlemlere dayanır.
- Kuadriplejik Tip:Hem üst hem de alt ekstremitelerin tutulumu söz konusudur. Genellikle ağır seyreden bir durumdur ve konuşma, yutma gibi diğer motor beceriler de etkilenebilir.
- Diplejik Tip:Bacaklar, kollara kıyasla daha fazla etkilenir. Genellikle prematüre doğumla ilişkili olarak ortaya çıkar ve spastik dipleji en yaygın formdur.
- Hemiplejik Tip:Vücudun bir yarısı (sağ veya sol) etkilenmiştir. Bu durum, çoğunlukla doğum öncesi veya sırasında meydana gelen beyin hasarına bağlıdır.
- Monoplejik Tip:Sadece bir ekstremitenin tutulumu söz konusudur. Bu tip oldukça nadirdir.
3. Diğer Sınıflandırmalar
Bazı durumlarda serebral palsi hastalığını işlevsel düzeyde sınıflandırmak için GMFCS (Gross Motor Function Classification System) kullanırız. GMFCS, hastaların motor becerilerini 1’den 5’e kadar derecelendirerek günlük yaşam aktivitelerine olan etkisini değerlendirir. Bu sınıflandırma, tedavi ve rehabilitasyon planlaması açısından önemli bilgiler sağlar.
Erken tanının önemi
Serebral palside erken tanı, çocuğun yaşam kalitesini artırmak ve gelecekte karşılaşabileceği zorlukları en aza indirmek için kritik bir öneme sahiptir. Beynin esnekliği (nöroplastisite) özellikle yaşamın ilk yıllarında çok yüksek olduğundan, bu dönemde yapılan müdahaleler beyin gelişimini olumlu yönde etkiler. İşte erken tanının sağladığı bazı önemli avantajlar:
1. Tedaviye Erken Başlama
Fizik tedavi, ergoterapi ve diğer rehabilitasyon yöntemlerine erken dönemde başlamak, çocuğun motor becerilerinin geliştirilmesine olanak tanır. Özellikle kas sertliği, duruş bozuklukları ve hareket kısıtlılıklarının ilerlemesini önlemek için bu süreç kritik öneme sahiptir.
2. İkincil Sorunların Önlenmesi
Serebral palsili çocuklarda zamanla kas ve iskelet sistemiyle ilgili ikincil problemler (örneğin, skolyoz veya kas kontraktürleri) gelişebilir. Erken tanı, bu tür komplikasyonları önleyici tedbirlerin alınmasını sağlar.
3. Eğitim ve Psikososyal Destek Planlaması
Erken tanı, ailelerin çocuklarının ihtiyaçlarını anlamalarına ve onlara uygun bir eğitim ve destek planı hazırlamalarına olanak tanır. Ayrıca, ailelerin psikolojik olarak hazırlanmasına ve sosyal hizmetlerden faydalanmalarına da yardımcı olur.
4. Kişiselleştirilmiş Tedavi Yaklaşımı
Serebral palsi her bireyde farklı şekilde seyrettiği için, erken tanı sayesinde çocuğun ihtiyaçlarına uygun bir tedavi programının oluşturulması çok önemlidir. Bu da daha etkili sonuçlar elde edilmesini sağlar.
5. Gelişimsel Boşlukların Kapatılması
Erken dönemde başlanan terapiler, çocuğun yaşına uygun gelişimsel aşamalara ulaşmasını kolaylaştırır. Örneğin, erken başlanan dil terapisi, konuşma ve iletişim becerilerinin gelişimine katkı sağlar.
6. Ailelerin Eğitimi ve Hazırlığı
Ailelerin serebral palsi hastalığı hakkında bilinçlenmesi, tedavi sürecine aktif katılımlarını sağlar. Aile içi desteğin güçlü olması, çocuğun gelişimine olumlu yönde katkıda sağlar.
Sonuç olarak, serebral palside erken tanı, hem bireyin hem de ailenin yaşam kalitesini artıran, tedavi ve destek süreçlerini daha etkili kılan bir adımdır. Bu nedenle, risk taşıyan çocukların düzenli olarak değerlendirilmesi ve belirtiler fark edildiğinde hızlı hareket edilmesi büyük önem taşır.
Tedavisi nedir?
- Serebral palsinin tedavisi pek çok farklı branşı ilgilendirebilmektedir. Ortopedik açıdan konuyu ele alacak olursak ameliyat ve ameliyatsız tedavi yöntemleri olarak 2 başlıkta özetleyebiliriz. Ameliyat dışı tedavi yöntemleri fizik tedavi uygulamaları, breys/ortez kullanımı ve spastisite için kullanılan ilaç tedavilerdir. Spastisite tedavisinde bölgesel botoks uygulamaları ön plana çıkmaktadır. Botulinum toksini, Clostridium botulinum adlı bakteriden elde edilen bir nörotoksindir. Estetik uygulamalardan, çeşitli tıbbi tedavilere kadar geniş bir kullanım yelpazesine sahiptir. Kasların kasılmasını geçici olarak engelleyerek etki gösterir. Botoks uygulamaları genellikle güvenli kabul edilmektedir ve yan etkileri minimaldir. ABD Gıda ve İlaç İdaresi (FDA), botulinum toksinini çeşitli tıbbi durumların tedavisinde kullanım için onaylamıştır. Botoks, 2000 yılında FDA tarafından 2 yaş ve üzerindeki bireylerde spastisite tedavisi için onaylanmıştır. Bu onay, serebral palsi gibi nörolojik durumların tedavisinde botoksun güvenli ve etkili olduğunu gösteren klinik çalışmaların sonucunda verilmiştir. Cerrahi tedavilere değinecek olursak kas gevşetme ameliyatları, tendon transferlerini ve kemik ameliyatları ön plana çıkar.
Serebral palside yeni tedavi yöntemleri
- Serebral palsi hastalığında son dönemlerde kök hücre tedavileri üzerinde yoğun bir şekilde çalışmalar yapılmaya başlanmıştır. Kök hücreler, vücudun herhangi bir hücre türüne dönüşebilme potansiyeline sahip hücrelerdir. Bu hücreler, hasarlı dokuları onarmak veya yenilemek için kullanılabilir. Kök hücre tedavisi, çeşitli nörolojik ve dejeneratif hastalıkların tedavisinde araştırılan ve umut vaat eden bir alandır. Bazı klinik çalışmalar, bu tedavinin serebral palsili hastalarda motor fonksiyonlarını iyileştirme potansiyeline sahip olduğunu göstermiştir. Ancak, bu sonuçlar henüz kesinlik kazanmamış ve daha geniş ölçekli ve uzun süreli çalışmalara ihtiyaç duymaktadır. Kök hücre tedavisi, serebral palsi gibi nörolojik bozuklukların tedavisinde büyük bir potansiyele sahiptir. Hastalar için umut verici bir tedavi seçeneği olarak ortaya çıkmaktadır. Ancak, bu tedavinin etkinliği ve güvenliği henüz tam olarak kanıtlanmamıştır. Bu nedenle klinik araştırmalar devam etmektedir. Hastaların ve ailelerin, bu tür tedavi yöntemlerini değerlendirirken dikkatli olmaları ve uzman doktorlarla danışarak hareket etmeleri önemlidir.
Hastalar tarafından sık sorulan sorular
Serebral palsi tanısı kaç yaşında koyulur?
Serebral palsi tanısı genellikle 6 aydan itibaren konulabilir, ancak bazı durumlarda erken belirtiler 3-4 aylık bebeklerde bile fark edilebilir. Bununla birlikte, 1 yaşına kadar net bir teşhis koymak zor olabilir, çünkü bazı motor gelişimsel gecikmeler doğaldır ve zaman içinde gelişebilir. Ancak 2 yaş civarında çoğu çocuk için tanı kesinleşir, çünkü motor becerilerde belirgin gelişim gerilikleri (örneğin, yürüyememe, kas tonusundaki bozukluklar) gözlemlenebilir.
Erken tanı, tedavi sürecini başlatmak için önemlidir ve çocuğun gelişimini yönlendiren bir planın yapılmasına yardımcı olur. Genellikle, nörolojik değerlendirme ve fiziksel testler ile tanı konulur, bunlar çocuğun kas tonusu, hareket kabiliyeti ve motor gelişim düzeyine göre yapılır.
Serebral palsinin tedavisi var mı?
Serebral palsinin henüz kesin bir tedavisi yoktur; ancak fizik tedavi, cerrahi müdahaleler, ilaçlar ve destek terapileri ile hastaların yaşam kalitesi arttırır. Tedavi, semptomların yönetilmesine ve motor becerilerin geliştirilmesine yöneliktir.
Serebral palsi ilerler mi?
Serebral palsi ilerleyici bir hastalık değildir. Beyindeki hasar başlangıçta meydana gelir ve zamanla değişmez. Ancak, kas tonusu bozuklukları ve eklem problemleri gibi ikincil komplikasyonlar zamanla gelişebilir.
Serebral palsili çocuk ne kadar yaşar?
Serebral palsili çocukların yaşam süresi normal bireylerden farklı değildir. Ancak, hastalığın şiddetine bağlı olarak, bazı çocuklarda ek sağlık problemleri (örneğin, solunum zorlukları veya kardiyovasküler sorunlar) yaşam süresini etkiler.
Serebral palsi hastalığı genetik mi?
Çoğu serebral palsi vakası genetik değildir, ancak bazı nadir genetik sendromlar bu duruma yol açar. Serebral palsi genellikle doğum sırasında yaşanan travmalar veya beyin hasarından kaynaklanır.
Serebral palsili çocuklarda zeka düzeyi nasıldır?
Bu çocukların zeka düzeyleri geniş bir yelpazeye yayılabilir. Birçok çocuk normal zekaya sahipken, bazıları öğrenme güçlükleri ve zihinsel engeller yaşar. Zeka düzeyi, beyin hasarının yerleşimi ve şiddetiyle ilişkilidir.
Serebral palsi anne karnında anlaşılır mı?
Serebral palsi genellikle anne karnında doğrudan tespit edilemez, ancak bazı risk faktörleri (erken doğum, düşük doğum ağırlığı, enfeksiyonlar) durumu işaret edebilir. Doğum sonrasında yapılan nörolojik testler ve gözlemlerle teşhis konulabilir.
Doç. Dr. Aybars Kıvrak’ın konu ile alakalı medyadaki demeçleri
- https://dogruhaber.com.tr/haber/1064330-serebral-palsi-nedir-belirtileri-nelerdir/
- https://ilkha.com/saglik/serebral-palsi-nedir-belirtileri-nelerdir-415480
Yazı içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.
Diğer bilgilendirme yazıları için tıklayınız.
En son güncelleme 17 Aralık 2024 Doç.Dr.Aybars Kıvrak
1 Comment
[…] Bozukluklar: Serebral palsi, spina bifida gibi nöromüsküler hastalıklar pes ekinovarusa zemin hazırlar. Bu hastalıklar, […]